Last Date of Abstract Submission : 31st March 2023
Early Bird Registration : Till 24th May 2023
Last Date of Registration : 4th August 2023
Last Date for Full Paper Submission : 30th June 2023
Notification of Acceptance of Full Paper : 20th July 2023
Conference Dates : 24-26August 2023

Ersan Şen Hukuk ve Danışmanlık

Ersan Şen Hukuk ve Danışmanlık

Form veya sürekli form şeklinde bastırılacak alındı belgelerinin, belirtilen nitelikte olması zorunludur. Alındı belgesi ciltlerinin koçan kısmı iki suret olarak bastırılabilir. Ancak, koçan yaprağının bir suretinin cilt koçanında, diğerinin ise muhasebe evrakları arasında düzenli olarak saklanması zorunludur. Dernekler tarafından kişi, kurum veya kuruluşlara yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri Ek-14’te yer alan Ayni Yardım Teslim Belgesi ile yapılır. Kişi, kurum veya kuruluşlar tarafından derneklere yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri ise Ek-15’te yer alan Ayni Bağış Alındı Belgesi ile kabul edilir. Mahkemece kayyım atanması veya Medeni Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre görevlendirilme yapılması halinde, bu maddede yönetim kurulana verilen görevler bu kişiler tarafından yerine getirilir. Toplantının yönetimi ve güvenliğinin sağlanması divan başkanına aittir. Genel kurul, gündemdeki konuların görüşülerek karara bağlanmasıyla sonuçlandırılır. Genel kurulda her üyenin bir oy hakkı vardır; üye oyunu şahsen kullanmak zorundadır. B) Yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinden beşte birinin yazılı isteği üzerine otuz gün içinde olağanüstü toplanır.

Büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçelerde ise bu görevler, kaymakamlık yazı işleri müdürlüklerince yerine getirilir. Lokal olarak açılacak yerin ve bulunduğu binanın fenni ve yangın güvenliği ile toplum sağlığı ve çevre bakımından belediyece, genel güvenlik ve asayişin korunması yönünden kolluk kuvvetlerince incelenmesi istenir. Gerek görülen hallerde, ayrıca ilgili diğer kurum ve kuruluşlardan inceleme yapılması istenebilir. İşletme hesabı esasına göre defter tutan dernekler, yukarıda belirtilen hadde bağlı kalmaksızın yönetim kurulu kararı ile bilanço esasına göre defter tutabilirler. Yabancı dernekler, temsilcilik veya şube açma, dernek veya üst kuruluş kurma, kurulan dernek veya üst kuruluşlara katılma ve Türkiye’de faaliyette veya işbirliğinde bulunma ile ilgili başvurularını Bakanlığa (EK-6)’da belirtilen form ve eklerini vererek yaparlar. Ayrıca, temsilcilik veya şube açma başvurularında EK-9/A’da, faaliyette veya işbirliğinde bulunma başvurularında ise EK-9/B’de bulunan örnek statüdeki bilgileri ihtiva eden ana statünün de verilmesi zorunludur. Yabancı vakıflar, temsilcilik veya şube açma, üst kuruluş kurma, kurulan üst kuruluşlara katılma, kurulmuş vakıflarla işbirliği yapma ve Türkiye’de faaliyette bulunma ile ilgili başvurularını Bakanlığa (EK-6)’da belirtilen Yabancı Tüzel Kişilerin Türkiye’de Faaliyette Bulanabilmelerine İlişkin Başvuru Formu ve eklerini vererek yaparlar. Genel kurul sonuç bildirimi ve eklerinin mevzuata uygunluğu sivil toplumla ilişkiler birimlerince incelenir. Varsa, eksiklerin veya hataların giderilmesi ilgili derneklerden istenir. Eksiklik ve hataların giderilmemesi veya konusu suç teşkil eden fiillerin tespit edilmesi halinde gerekli yasal işlem yapılır. Sandığı bulunan dernekler, sandıklarına ait genel kurul sonuç bildirimini bu maddede belirtilen usulde mülki idare amirliğine bildirirler. Kuruluş bildiriminde, tüzüğünde ve diğer belgelerinde Kanuna aykırılık veya noksanlığın bulunmaması ya da Kanuna aykırılık ve noksanlığın verilen süre içinde giderilmesi durumda, keyfiyetin derneğe yazılı olarak bildirilmesinden itibaren altı ay içinde derneğin ilk genel kurul toplantısını yapması ve organlarını oluşturması zorunludur.

İmar ve Bina Güvenliği Mevzuatımız bugüne kadar sayısız değişikliğe uğramış olup; temel maddelerin yanında birçok ek maddeler ve geçici maddeler içermektedir. Hukuk elbette zaman içerisinde değişebilir, gelişen ihtiyaçlara göre mevzuat güncellenebilir. Ancak konu can ve mal güvenliği olduğunda, istikrarlı ve uygulanabilir bir mevzuatın ve bu mevzuatın tavizsiz şekilde uygulanmasının zorunluluk olduğu da bir gerçektir. Özellikle “imar barışı” gibi geçici düzenlemeler, “istikrarlı ve uygulanabilir mevzuat” ve “tavizsiz uygulama” gerekliliklerinin yerine getirilmesinin önünde bir engeldir. Günümüzde, barınmanın ciddi bir iktisadi sorun haline geldiği gözardı edilemez bir gerçektir. Bu iktisadi sorun, “güvenli bina” zorunluluğunu ne yazık ki geri plana atmaktadır. Daha önce “Evlilik Birliğinde Özel Hayata Saygı Hakkının Kapsamı ve Kişisel Alan” başlıklı yazımızda, eşler arasında özel hayatın ve muhaberat hürriyetinin gizliliğinin olup olmayacağını, bir eşin diğerinin özel görüşmelerine ve muhaberatına gizlice, tuzak kurarak veya bir plan dairesinde müdahale edip etmeyeceğine dair ayrıntılı bir yazı kaleme almıştık. Bu defa; ilk yazımızda yer verdiğimiz Anayasa Mahkemesi’nin konu ile ilgili ihlal kararı karşısında, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin ilk yazımıza konu kararları sonrasında verdiği iki yeni kararını değerlendirip görüşümüze yer vereceğiz.

TCK’da düzenlenen suçun oluşabilmesi için bir kimseye ısrarla, gece gündüz demeden telefon edilmesi veya ona karşı ısrarla gürültü yapılması gerekir. Örneğin oturulan apartmanın alt veya üst katında sürekli olarak öteberi çalarak gürültü yapılması gibi. Ancak bu hareketlerin sırf mağdurun huzur ve sükununu bozmak maksadıyla yapılması gerekmektedir. Böylece madde, suçun oluşması için özel bir maksatla hareket edilmesi şartını getirmektedir[21]. Küresel düzeyde yaşanan teknolojik gelişmelere paralel olarak bireylerin gerek kendi aralarındaki gerekse de toplulukla aralarındaki iş ve işlemlerinde dijital bir dönüşüm içinde olduğu görülmektedir. Bu durum hayatın birçok alanında yaygın bir şekilde gözlemlenmektedir. Toplumsal ve iktisadi ilişkilerin birçoğunun dijital ortamlar üzerinden gerçekleşmesi ile birlikte sözkonusu ilişkilerden doğan yükümlülüklerin de bu doğrultuda yerine getirilmesi gerekmektedir. Çalışmamızın konusu oluşturan ödeme kaydedici cihazlar da dijitalleşen dünyanın sunmuş olduğu yeniliklerden bir tanesi olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak şunu belirtmeliyiz ki, dünyanın dijitalleşme hızı karşısında yapılan yasal düzenlemeler bu hıza paralel bir şekilde gelişim gösterememektedir. Bu nedenle, dijital araç ve gereçlerin hukuki düzlemdeki konumuna ilişkin düzenlemelerde ve uygulamalarda zaman zaman ihtilaf konusu hususlar oluşabilmektedir. Çalışmamızda ödeme kaydedici cihazlar kullanılmak suretiyle üretilen belgelerin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Kaçakçılık Suçları ve Cezaları” başlıklı 359. Maddesinde düzenlenen vergi kaçakçılığı suçu karşısındaki durumu değerlendirilmiş olup, bu durum hukukun temel ilke ve esasları bağlamında ele alınmıştır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. Maddesine göre; “Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmi beş yıl hapis cezası verilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar gözönünde bulundurulabilir. Bu yazımızda incelenecek hukuki sorun; ceza muhakemesi sürecinin kanun yolları aşamasında sadece sanığın lehine kanun yoluna başvurması ile gündeme gelen aleyhe bozma yasağının kapsamının, yalnızca ceza miktarı ile mi sınırlı olduğu, yoksa bu yasağın ceza dışında sanığın aleyhine sonuç doğurabilecek diğer yaptırım ve kuralları da kapsayıp kapsamadığıdır. 15 Şubat 1999 tarihinde yakalanan Abdullah Öcalan, Yerel Mahkemenin 28 Nisan 1999 tarihli kararı ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 25 Kasım 1999 tarihli onama kararı ile Devletin ülkesine ve egemenliğine karşı suçu düzenleyen mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. Vatana karşı işlenen bu suçun 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu’nda karşılığı, cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis olarak gösterilen Devletin birliğini ve Ülke bütünlüğünü bozma suçu olarak tanımlanmıştır. Maddesinde bazı suç tipleri düzenlenmiştir.5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. Fıkrasında; esas itibariyle karşılıksız kalan çeklere ilişkin özel bir ceza normuna yer verilmiş olup, diğer suç ve cezalar da bu ceza normu çerçevesinde düzenlenmiştir. Gerek bu yaptırımı tamamlayıcı nitelikte ve gerekse de doğrudan doğruya çeke duyulan güvenin temini açısından getirilen çeşitli suç tanımları ve yaptırımlar, Kanunun 7.

Anayasa Mahkemesi Tüzüğünün 73’üncü maddesinde, temel hakların tedbirle korunmasını gerektiren durum olarak, başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlikenin bulunması hali öngörülmüştür. Böyle bir tedbir ihtiyacının, vergi mükellefleri bakımından, mükellefi iflasa sürükleyecek; ticari itibar ve güvenirliğini zedeleyecek ihtiyati haciz ve haciz uygulamaları dolayısıyla da söz konusu olabilecektir [10]. Tedbire karar verilmesi hâlinde, esas hakkındaki kararın en geç altı ay içinde verilmesi gerekir; aksi takdirde tedbir kararı kendiliğinden kalkar. 221 Seri No.lu GVK Genel Tebliği’nde süreklilik kavramı, serbest meslek faaliyetinin mutad olarak ifa edilmesine bağlanmıştır. Serbest meslek faaliyetinin mutad meslek olarak yapılmasından kastedilen ise, tebliğde verilen örneklerle açıklanmıştır. Örnekte, Vergi İdaresi üniversitede kadrolu öğretim görevlisi olarak çalışan Bay (A)’nın atölyede zaman zaman heykel yapıp satmasını, faaliyetin mutad meslek olarak yapılmaması olarak değerlendirmiştir. Aynı tebliğde yer alan 5.örnekte ise devlet memurunun amatör olarak çektiği fotoğrafları, gazete ve dergilere göndererek, yayınlanan fotoğraflar karşılığında gelir etme işlemi yine Vergi İdaresince faaliyetin mutad meslek olarak yapılmaması şeklinde değerlendirilmiştir. Buna göre mutad meslekten anlaşılması gereken, faaliyetin meslek haline ge­tirilerek yapılması ve bir ölçüde faaliyetten elde edilen gelirle kişinin geçimini sağlamasıdır.

“Gözaltı ve Sorgu” başlıklı yazımda, gözaltına alınma kararını cumhuriyet savcısı tarafından yazılı verilmesi gerektiğini ifade etmiştik. Bu düşünceye karşı, uygulamada karşılaşılan zorluklara da dikkat çeken farklı bir görüş ortaya koyulmuştur. Aşağıda, konu ile ilgili bu farklı görüşe ve görüşümüze yer vermekteyiz. Kamu görevlisi hakkında soruşturma yapılabilmesi, ilgili idari makamdan “soruşturma izni” alınması şartına bağlıdır. Soruşturma iznine tabi tutulan eylem hakkında fiilen soruşturma başlatılmadığı halde “soruşturma numarası” verilip, idari makamdan izin alınması amacıyla başlatılan süreç işletilmektedir. Bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin konu olduğu ceza yargılamasında maksat; maddi gerçeğin ortaya çıkartılması olduğundan, hatalı kararların verilmemesi için “delil serbestisi” kuralı benimsenmiş ve ispat için herhangi bir şekil şartı aranmamıştır. Bu nedenle her türlü delil, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bunun sınırları; hukuka uygunluk, yargılama ile ilgili olma ve yargılamayı uzatmama olarak sıralanabilir (CMK m.206/2). Hakim ve savcıların adliyelerde ayrı giriş kullandıkları ve arama tedbirine tabi tutulmadıkları bilinmektedir. Anayasanın “Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma” başlıklı 68. Cumhurbaşkanının daha önce iki defa aday olup seçildiği ve Anayasa m.101/2’nin ikinci cümlesinde yer alan “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” hükmü ve bu hükümde yer alan “en fazla iki defa” ibaresi sebebiyle yeniden, yani üçüncü kez seçilemeyeceğine dair bir görüş bulunmaktadır. Esasen Anayasa m.101/2’nin ikinci cümlesinde aday olabilme sayısı ile ilgili sınırlama bulunmayıp, en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilme yönünde kısıtlama getirildiği görülmektedir.

  • Kamu yararına çalışan derneklerin, denetimler sonunda bu niteliklerini kaybettiği anlaşılırsa; Hazine ve Maliye Bakanlığının ve varsa ilgili bakanlıkların görüşü alınarak, Bakanlığın teklifi ve Cumhurbaşkanı kararıyla haklarında alınan kamu yararına çalışan derneklerden sayılma kararı iptal edilir.
  • (2) Teknik araçlarla izlemeye hâkim, gecikmesinde sakınca bulunanhallerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilir.
  • (1) Üst Kurul, toplum için büyük önem arz eden ulusal ve uluslararası olayları; ülke geneline şifresiz ve ücretsiz yayın yapan televizyon kanallarından canlı veya banttan yayınlanmasını temin etmek amacıyla, konuyla ilgili diğer kurumların görüşlerini de almak suretiyle bir önemli olaylar listesi hazırlayarak ilân eder.
  • Son derece ayrıntılı düzenlemeler içeren idari yargı sürecinde hak kaybına uğranılmaması için, herhangi bir işlem yapılmadan önce “İdare Hukuku” alanında hizmet veren avukatlardan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.

Banka havalesi veya eft ile yapılan işlemlerde de kullanıcıların karşısına çoğu zaman gerçek internet mostbet casinomhub güncel giriş 2024 sahipleri yerine sahte nüfus cüzdanlarıyla açılmış banka hesapları veya işsiz, ekonomik durumu iyi olmayan kişiler çıkmaktadır. Mastercard ve Visa kuralları gereği olayın özelliğine göre 540 güne kadar bu itiraz süresi uzayabildiğinden kullanıcılar aradan uzun süre geçse de bu yöntemi denemektedirler. İşlemin 3d olması, kredi kartı borcu ekstresine itiraz edilmemesi, kredi kartı borcunun ödenerek kredi kartı limitinin açılarak tekrar harcanması gibi durumlarda bankalara genelde bu talepleri reddetmektedirler.Milli Piyango İdaresi, sanal ortamda oyun oynatan bir sitenin karartılması istemiyle yargıya başvurdu. Kişilerin üstünün, eşyasının, konutunun ve aracının aranması; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.8, Anayasa m.20 ve 21 ile korunan özel hayatın gizliliği ve korunması hakkına yönelik müdahaledir. Bu hakka yapılacak müdahalelerin sınırları, “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’de belirtilen şartlara uygun olarak ve kanunla belirlenmelidir.5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.6/1-d hükmünde; yüksek mahkemelerin, adli ve idari mahkemelerin üye ve hakimleri ile cumhuriyet savcıları ve avukatlar “yargı görevi yapan” olarak tanımlanmıştır. Yargı mensubu olan hakimlerin, savcıların ve avukatların aranması, kendi özel kanunları ile düzenlenmiştir. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.58’de ise, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üstünün aranamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. Fıkrasına göre örgüte yardım suçu; “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu yazıda; yatırım esasına dayalı vatandaşlığın tanımı ve kapsamı ile yetkili merci kararıyla istisnai olarak Türk vatandaşlığının kazanılması konularına değinilerek, Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 20. Maddesinde öngörülen, yatırım yapmak suretiyle vatandaşlığın kazanılmasının hukukiliği hakkında değerlendirme yapılacaktır. Hukuka aykırı yol ve yöntemlerle elde edilen delillerin şüpheli ve sanık aleyhine kullanılamayacağı hususunda, Anayasa m.38/6, CMK m.206/2-a ve m.217/2 gereğince tereddüt olmadığı tartışmasızdır. Nitekim arama tedbiri; Anayasa m.13, m.20/2 ve m.21’de gösterilen çerçevede, hakimin veya kanunla yetkili kılınan makamın yazılı emri ile ilgili kanunda gösterilen şekil ve şartlarda tatbik edilmek zorundadır. Aksi halde yapılan arama, buna bağlı muhafaza altına alma veya elkoyma ile bu yolla elde edilen deliller hukuka aykırı olup, yargılamada şüpheli ve sanık aleyhine kullanılamaz. Cumhuriyet savcısının CMK m.103/2’ye göre re’sen adli kontrolü veya tutuklamayı kaldırma yetkisi vardır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararında şüpheli zaten serbest kalır, ancak 103. Fıkrasında Cumhuriyet savcısının, şüphelinin adli kontrol altına alınarak serbest bırakılması sulh ceza hakiminden isteyebilme yetkisi varken, hakkında tutuklama kararı verilmiş şüpheli ve müdafinin de aynı istemde bulunabileceği belirtilmiştir.

Bizde ihkak-ı hak, yani hak sahibi tarafından alacağın tahsili kabul edilmemiş, hatta suç sayılmıştır. Alacaklıya tahsilat konusunda meşru olmayan zeminde yardım eden de “yağma” suçunu işlediği iddiası ile suçlanır. Aşağıda sıralayıp kısaca tanımladığımız hukukun evrensel ilke ve esasları, demokratik hukuk toplumlarının vazgeçilemez ve devredilemez değerlerdir. Hukukun evrensel ilke ve esasları arasında altlık – üstlük ilişkisi olmayıp, birbirine eşittir ve hepsi aynı önemi haizdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, günlerdir kamuoyunda adı “İç Güvenlik Paketi” olarak bilinen kanun tasarısına kilitlenmiş gözüküyor. 7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak yerel seçim öncesi tüm siyasi partiler halka mesajlar vermeye çalışıyor. Hatta bu mesajlar, vekillerin birbirlerine sözlü ve fiili saldırılarına dönüşmüş …. Türkiye Cumhuriyeti, parlamenter sistemin gereklerini layıkı ile yerine getirmiş de temsili demokraside istediği sonucu alamamış gibi, yönetim sistemini değiştirme çabasına girmiş gözüküyor. Yap-bozla, istikrar kazanmayan müessese ve uygulamalarla bir yere gidilemeyeceğinin farkına varmalıyız. Sadece değiştirmekle ve mevcudu bozmakla sorunlar çözülebilse idi, en iyi anayasayı ve kanunları düzenlemek suretiyle her meselenin halli mümkün olabilirdi. Anayasa m.148/3’e göre; herkes, Anayasada güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerinden, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi kapsamına giren herhangi birisinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabilir. Vergi Usul Kanunu m.359/a veya b’nin, yani suça konu aynı fiilin birden fazla işlenmesi ise dikkat çekicidir.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Scroll to Top